2000’li yılların başında üniversite son sınıftayken Satış Yönetimi diye seçmeli bir ders almıştım. Dersi veren hocanın, kendi kitabından sorduğu sorulara, kitaptaki cümlelerle yanıt vermediğim için vizeden zayıf almıştım. Diğer derslerimin notları iyiydi, bu dersten kalarak okulu uzatma riskini alamazdım. Hocanın yanına gittim;
“Hocam, ben vizeden zayıf aldım, finale daha çok çalışacağım ama riske atmak istemiyorum. Mezun olduktan sonra da pazarlama alnında da yüksek lisans hedefliyorum. Bana nasıl yardımcı olabilirsiniz?”
Hoca oturduğu sandalyeden kafasını kaldırdı;
“Hmm, demek pazarlamada yüksek lisans yapacaksın. Peki sana bir soru. Pazarlamanın babası kimdir?”
Bu soru karşısında donup kalmıştım. Aslında soruyu da çok anlamamıştım. Acaba “sizsiniz” falan dememi mi bekliyordu? Ya da gerçekten böyle biri var mıydı? Açıkçası pazarlama alanında YL yapmayı planlayan bir öğrenci olarak bu soruya yanıt verememek canımı sıkmıştı.
“Bilmiyorum hocam!” dedim.
“O zaman öğren. Pazarlamanın babası Philip Kotler’dir. Onun yeni bir kitabı var; ‘Kotler ve Pazarlama’ (O dönem Türkçe baskısı Sistem Yayınları’ndan yeni piyasaya çıkmıştı). O kitabı al, getir bakalım. Haa, bir de benim kitabın şu kısmına çalış, arkadaşlarına bir sunum yap.”
Philip Kotler’in adını ilk o gün duymuştum.
Hoca sağolsun, kütüphanesi için yeni kitabını bana aldırmıştı ama Kotler’i tanımama vesile olmuştu. Sonraları hem yükseklinsans eğitimim hem de iş hayatım boyunca Kotler’in kitaplarının çoğunu yalayıp yuttuk. Teorilerini, önerilerini anlattık, uyguladık, hala da anlatıyoruz.
Kotler Baba Sen Çok Yaşa!